top of page

Dil öğrenirken hata yapmaktan korkma ve erteleme döngüsü 🪀

Hiç şöyle düşündün mü?🤔


“Ben B1 seviyesindeyim ama hâlâ mantıklı cümleler kurmakta zorlanıyorum. Kendimi yetersiz hissediyorum. Telaffuzum düzgün mü, aksanım nasıl, dışarıdan komik mi gözüküyorum, anlamıyorum. Sanki kafamda bir Almanca var ama ağzımdan çıkmıyor…” 😣


👉 Bil ki yalnız değilsin. Bu his, çoğu öğrencinin yaşadığı bir geçiş sancısı.


Ya da başka bir senaryo:


Yeni bir dil öğrenmeye karar verdin ve kendine yeni bir yaşam, ülke ve beceri için hedef belirledin. ‘Neler yapabilirim?’ ‘Kim nasıl öğrenmiş?’ ‘Hangi yöntem işe yarar?’ ‘Hangi dil okulu iyi?’ ‘Bu dili öğrenen hikayeleri’ derken saatlerini, günlerini, haftalarını hatta belki aylarını bu işin en doğru yöntemini araştırmaya adadın. Birkaç ders aldın, belki dil okullarının demo eğitimlerine katıldın, Youtube’dan biraz dinledin. Ve en sonunda pes ederek dedin ki ‘Ben bu dili asla öğrenemeyeceğim..’


💡Ama fark ettin mi?

Daha çalışmaya başlamamıştın? 🙂‍↔️

Tıpkı ilk senaryoda daha konuşmaya başlamadığın gibi.

Bu sadece planlama aşamasıydı.

Ve planlama aşaması bazen çok çalışmak değildir.


Yeni bir şeye başlarken, özellikle cesaret edemediğimizde ya da biraz başaramamayı düşünüyorsak beynimiz dış faktörleri suçlamaya meyilli olur. Bu suçlama beynin doğal bir tepkisidir.


Örneğin ‘Bu ülkede dil öğrenmek zor.’ ‘Eğitim sistemi zaten yetersiz.’ ‘Zaten Almanca zor bil dil.’ ‘Benim zaten hiç vaktim yok baksana. Kim öğrenecek bu yaştan sonra?'...’


Ama küçük bir hatırlatma:


🔔 Hayatta bir şey istediğimiz gibi gitmiyorsa, bunda bizim de payımız olabilir.


Bu zamana kadar çok farklı mesleklerden öğrencilerimiz oldu: doktorlar, mühendisler, devlet memurları, bekar anneler, hatta emekliliğine yakın ama çocukları için dil öğrenmek isteyen 55 yaşındaki öğrencilerim…Hepsinin günlük hayatta dersi ertelemek ve başka şeylerle meşgul olmak için çok fazla nedeni vardı.


🔑Ama başarılı öğrencilerde gördüğüm ortak özellik her gün ders almaya gönüllülerdi. Hala nöbetten çıkınca direkt derse gelen sonra uyumayı tercih eden onlarca öğrencimiz var. Sizce onların hiç bahanesi ya da suçlayacak şeyleri yok muydu?


Elbette. Ama sorumluluk almayı ve istedikleri şeye “öncelik” vermeyi seçtiler.


Bazen kendimiz ve hayatımız için istediğimiz bir şeyler varsa geri kalan her şeye hayır demeyi öğrenmeniz gerek.


Örneğin ‘Şu an derse gireceğim, sonra bunu yapabilirim.’ ‘Nöbette yorulabilirim ama dinlenince derse girebilirim.’ 'Şu an ders çalışmam gerek, bitince sizinle buluşabilirim' gibi.


🔑 Bu sınırı kendiniz için çizmeniz ve biraz sorumluluk almanız gerekiyor.

almanca konuş

Yine her öğrencinin bildiği ama ama bir türlü aşamadığı önemli bir konu daha:


Sadece Türkiye’de dil öğrenenlerde gördüğüm kocaman bir yanılgı olduğuna da eminim.

‘Mükemmel olmak.’


'Mükemmel konuşmayacaksam hiç denemeyeyim daha iyi..'


Bir işe başlarken sürekli mükemmel zamanı beklemek, mükemmel aksana sahip olmak ya da mükemmel konuşup öğrenmek gibi bir sürü bahane sıralayabilirim buraya.


Bahane diyorum çünkü gerçeklikle uzaktan yakından bir ilgisi olmayan ve sana başlamayı erteletecek kadar da kendini sabote etmene neden olacak bir düşünce olabilir.


Bu tıpkı “Spor salonuna gitmiyorum çünkü ilk gün kaslı görünmeyeceğim.” demek gibi.


Böyle söyleyince kulağa ne kadar tuhaf geliyor, değil mi?


Ama dil öğrenirken de kendimize bunu yapıyoruz.


🔁 “Sonra çalışırım.” demek neye dönüşüyor?

• Erteledikçe suçluluk hissi artar.

• Suçluluk, motivasyonu daha da düşürür.

• Sonuç? Kısır döngü: Başlayamamak.

👉 Bu döngü zihinsel olarak seni yorar ve öğrenme cesaretini kırar.


Kas gelişimi nasıl tekrar ve zamanla oluyorsa, akıcı konuşmak da aynı şekilde pratikle olur.

almanca öğren

Yukarıdaki ilk senaryoya dönecek olursak Almanca konuşmaya başladığında bazen kelimeler kafanda olur ama ağzından çıkmaz, değil mi? Bu, çok normal bir durum ve beynimizin verdiği doğal bir tepkidir.


🧠 Beynimiz stres ve kaygı anlarında 'savaş, kaç ya da don' (fight, flight or freeze) tepkisi verir. Konuşurken hata yapma korkusu da bizi donma moduna geçiren bir savunma sistemidir.


İşte bu his tam olarak hata yapmaktan korkma ve mükemmel olmadığı için konuşmaktan çekinme tepkisidir.


Beraberinde de pratiği ertelemek için zihninde dönüp duran ‘Mükemmel konuşmuyorsam hiç konuşmayayım daha iyi…’ ‘Telaffuzum doğru mu? Aksanım yeterince iyi mi? Yeterli kelime bilmiyorum ki? Bu nasıl söylenir, dur bir dilbilgisi çalışayım en iyisi. Cümle bile kuramıyorum baksana. Yoksa dışardan komik mi duruyorum?’ düşünceleri.


🎯Peki çözüm nedir?


🔑 Konuşmak için hata yapmaya cesaret etmelisin.


Gerçek şu ki: 🧩 Hatalar gelişimin doğal parçasıdır, göstergesi değil. Bu nedenle, konuşmak için önce hata yapmaya cesaret etmelisin.


Kendine dürüst ol ve sor;


  • Baştan beri yeteri kadar pratik yaptım mı?

  • Üstüme düşen sorumluluğu yerine getirdim mi?

  • Doğru ve etkili yöntemlerle mi çalışıyorum yoksa sadece 'çalışıyorum' hissi mi yaratıyorum?


'B1 seviyesindesin ama akıcı konuşamıyorum' 👀


Bu seni kötü yapmaz. Bu, eksik olduğun anlamına gelmez. Bu, şimdiye kadar sadece “yanlış şekilde” çalıştırıldığın ya da çalıştığın anlamına gelir belki sadece.


İlk kez konuşuyor gibi konuşmaya bugün başlayabilirsin.


🔓 Kabul + Cesaret = Özgüven

🗣️ Konuş, hata yap, öğren.


🎯Konuşma pratiği yaparken kendine küçük hedefler koymak işe yarayabilir.


Çünkü bazen çok çalıştığımızı ve olmadığını düşünüyoruz ama yeterince çalışmıyor olabiliyoruz.


Örnek vermek gerekirse Avrupa Dilleri Ortak Çerçeve Programı diyor ki Almancada B1 seviyesini geçmek için en az 400 saat aktif olarak o dile maruz kalmak gerek. Ve belki bize göre daha fazla bile. (Bunu araştırabilirsiniz böylelikle neden 3 ayda da dili native gibi konuşamayacağınızı da anlamış ve kendinize bu konuda yüklenmemiş olursunuz. )


Ama bu saat size fazla geliyorsa da ben hedefinizi küçülteceğim: bunun için 100 saat kuralı diye bir araştırma var. (Belki buna bakabilirsiniz.) Bir şeyi yapabildiğinden emin olmak için 100 saat boyunca onu uyguladığından emin ol.


Ve 100 saat konuşmayı denemeden lütfen kendine 'Almanca konuşamıyorum' deme.


🎯Küçük hedef örnekleri


'Bugün 3 cümle kuracağım.'

'Bugün biraz zihnimden Almanca cümleler kurmayı deneyeyim'

“Hatalarımı fark edip düzelteceğim.”


Bu da herkesin bildiği ama hiç yapmadığı yöntemlerden biridir. Bazen basitin işe yaramadığını düşünürüz.


Bazen sadece 'Ich bin müde. (Yorgunum.)' yeterlidir.


🧠 Bu tür küçük pratikler beynindeki “donma” hissini azaltır ve seni konuşmaya hazırlar.


Unutma: Konuşmak bir beceri ve her beceri gibi pratikle gelişir. Endişeni azaltırsan, dil daha kolay gelir.


🔑 Ve her gün 5 dakikalık konuşma pratiği, 1 saatlik gramer çalışmasından daha etkili olabilir.


🎯 Alternatif çözüm önerileri:


  • Günlük 5 dakikalık konuşma rutini oluştur. Örneğin 'bugün zihnimden 5 dakika boyunca Almanca düşünmeye çalışacağım.' ya da 'Bugün hissettiğim bir duyguyu ya da yaşadığım bir olayı Almanca ifade etmeye çalışacağım.'

  • Kendine sesli notlar bırak (örneğin: “Bugün hava güzel. Ich gehe spazieren.”)

  • 1 cümle – 3 varyasyon: Aynı fikri 3 farklı cümleyle ifade etmeyi dene.

  • Kendine bir dil partneri bul.

  • Hatalarını yaz ve onları haftalık olarak düzeltmeye çalış.

  • Kendi sesini kaydet, sonra dinle ve değerlendirme yap.


🤝 Son söz:


Her beceri gibi, konuşma da alışkanlık ve cesaretle gelişir.

Sana özel doğru yöntemlerle çalıştığında dil öğrenmek keyifli bir yolculuk olabilir.


Peki ne hakkında konuşacağını henüz bilmiyor musun?

Ende öğretmenleri olarak senin için buradayız ve konuşman için elimizden geleni yapıyoruz.


Konuşma pratiğini rahatça yapabileceğin, hata yapmanın yargılanmadığı bir öğrenme ortamı sunuyoruz. Günlük hayattan konuşma pratiğine; topluluğa dahil olmak istemeden kendi başına konuşmak istemene kadar tüm ihtiyaçlarını düşündük.


İster yalnız ister toplulukla öğrenmek istiyor ol, senin için uygun yöntem mutlaka var.

Hangisi sana uygun, birlikte bulalım. 🤍



Comments


bottom of page